Kategoriler
Genel

Sorumluluk Bilinci Olan Öğrenciler Yetiştirmenin Önemi

Dışarıdan uyaran beklemeden içsel süreçlerle davranış oluşturmak, yani öğrencilerimizin sorumluluk bilinciyle davranışta bulunmasını sağlamak Gökkuşağı ailesi olarak biz öğretmenlerin en temel ilkesidir.

Peki başta kendisine, sonra çevreye, doğaya, yaşlılara, hayvanlara karşı sorumluluklarını bilen öğrenci nasıl yetişir?

En önemli nokta yaşa uygun görevler verilmesidir. Bununla birlikte öğrencinin seçim şansının olması yani ‘gönüllü’ olması ve yaparak-yaşayarak davranışın sonuçlarını görmesi gerekir.

Bu doğrultuda haftalık olarak öğrencilerimize verilen ‘test takip çizelgeleri’ ile çocuklarımızı hem sınav sistemlerine hazırlıyor hem de bir yaptırımı olmadan soru çözmelerini bekliyoruz. Ödül, not gibi dışardan gelen pekiştireçler olmadan öğrencilerimizin içsel motivasyonla sorumluluklarını yerine getirmesini bekliyoruz.

Okulumuzdaki sosyal sorumluluk projelerini yine gönüllülük ilkesiyle yapıyoruz. Örneğin; görsel sanatlar öğretmenimiz gönüllü öğrencilerimizle hayvan barınakları yapıp, boyuyor. Pi günü etkinliğinde öğrencilerimiz kendi istekleriyle yaptıkları ürünleri satarak Mehmetçik Vakfı için bağış topluyor. Yapılan sembolik paraları satın alarak çoğu öğrencimiz  destek oluyor. 

Sorumluluk bilincindeki bir diğer ilke olan yaparak-yaşayarak davranışın sonuçlarını görmeyi önemsiyoruz . Bu doğrultuda poşetlerden plastik canavarı kostümüyle öğrencilerimiz İngilizce fen bilgisi öğretmenimiz rehberinde plastik şişe yerine cam kullanmanın önemini öğreniyor ve doğaya karşı sorumluluk bilinci geliştiriyor. Yine aynı kapsamda habitat çalışması, temiz-kirli el deneyleri, doğa gezileri, kuş yemlikleri yapıyoruz.

Biz Gökkuşağı ailesi olarak sorumluluklarını bilen öğrenci yetiştirmeyi eğitim öğretilerimizin merkezine koyuyor, bu kapsamda çalışmalar yapmayı çok değerli görüyor ve destekliyoruz. Çünkü, biliyoruz ki sorumluluklarını bilen birey hem kendine hem diğer bireylere karşı sorumlulukları olduğunu bilir. Başkasının haklarına saygılı olur ve diğer bireylerin de haklarının korunmasından kendini sorumlu hisseder. ‘Bana dokunmayan bin yaşasın’ demez.

                                                                                               Psikolojik Danışman

                                                                                      Damla GEZER

Kategoriler
Genel

Gülhane Parkı

Gülhane Parkı

Tarihi, kalabalığı, elektriği, hareketi, devinimi ile hiç bitmeyen yaşam filmi gösteren dersaadet, yeni adı İstanbul. İlk haliyle İstanbul diye anılan tarihi yarımadadaki yaşam hızının tam orta yerine kurulmuş güzelim Gülhane parkı.

Tarihimizin ilk demokratikleşme hareketinin ilanına ev sahipliği yapan park.

Topkapı sarayının dış bahçesi idi önceleri. Mis gibi gül kokulu… çınarlar ve bir çok ağaçlarlar çevrili güzel bir koru. Zaman bu nefes alanını bitiremedi. 1912 yılında Şehremini Cemil Paşa tarafından parka dönüştürüldü. O zamanlar halkın mesire yeri haline dönüştü yıllarca, yakın bölgelerden gelen halka ev sahipliği yaptı.

Zaman içinde gazinolar, eğlence yerleri, hayvanat bahçesi kuruldu. 1839 yılında tarihimizin ilk demokratikleşme hareketi olan “Tanzimat Fermanı”nın ilanı burada yapıldı.

Kategoriler
Genel

Abdulkadir GAYRETLİ den japon blim adamlarına türk eğitim sistemi semineri

Dünyanın ilk beş yüz üniversiteleri arasında olan Nagasaki Üniversitesi davetlisi olarak Japonya’ya giden İstanbul Gelişim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Abdülkadir GAYRETLİ Türk yükseköğretim Eğitim sistemi hakkında konferans verdi.

Yorum Yaz0
Abdülkadir Gayretli Japonya’da Türk yükseköğretim Eğitim sistemini anlattı!
Dekan, Profesör, doktora ve yüksek lisans öğrencilerine yönelik yapılan konferansta geçmişten günümüze ve bundan sonraki dönemlerde Türk yükseköğretim sisteminin nereden nereye geleceğini anlattı.

İstanbul Gelişim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Abdülkadir GAYRETLİ konferansta şunları söyledi: “Dünyada büyük bir değişim; küreselleşme, rekabet ve teknoloji oluşumunda olmuştur. Dünyada 1960 itibari ile üretim anlamında, 1970 maliyet 1980 kalite, 1990 hız, 2000’ li yıllarda bilgi teknolojisinde rekabet olmuştur. Yükseköğretimde de değişime zorlayan faktörler oluşmuştur. Bunlar demokratikleşme, küreselleşme, rekabet ve bilgi ekonomisinden yükselişi olmuştur.

Yükseköğretim dünyada değişen bilişim, malzeme, nano, genetik, biyo, enerji, çevre, tasarım ve beyin simülasyon teknolojilerinde önemli projelerle ekonomiyi, sanayiyi ve bilgi transferlerini hızlandırmıştır.

Yükseköğretim 20. Yüzyılda değişime 1986’ da Magna carta fikriyle başlamıştır. Daha sonra Bologna süreci ile devam etmiştir. Türk Yükseköğretim sistemi 2001 yılında Bologna süreci’ne dahil olarak dünya okullarıyla entegre olmaya başlamış, 2011’den itibaren bütün üniversitelerde mecburi hale gelmiştir.

2000’ den önce Türkiye Yükseköğretime milli gelirin ancak % 1 oranında ayırırken, şimdi bu oran yükselmiştir. Bu değişimi 1933’te 1 devlet üniversitesi varken 2001’ de 76, 2007’ de 115, 2011’ de 168, 2014’ te ise 180 devlet ve vakıf üniversitesi olarak görmekteyiz.

YÖK Başkanımız Sayın Prof. Dr. Yekta SARAÇ göreve gelmesiyle eğitim sistemine yeni bir boyut kazandırmış, Yükseköğretim Kurumu ve hükümet politikası olarak arge, bilim ve teknoloji gelişimini sağlamak için yurt dışına yükseklisans ve doktora öğrencisi göndermektedir.

Nitelikli, kaliteli bir eğitim anlayışı içerisine girerek, devlet ve vakıf üniversitelerimizin eğitim standartlarının artması; vasıflı lisans öğrencisi yetiştirerek öğrencilerin işsizler grubuna girmeden üretken, idealist bir neslin ortaya çıkması hedeflenmektedir. Yüksek lisans ve doktora yapmayı teşvik ederek bilimsel araştırmaların önü açılmıştır.
Yükseköğretim Kurumu dünya üniversiteleriyle Türkiye’ deki üniversitelerin entegre olmaları için diploma denkliklerini kolaylaştırmıştır.

Yükseköğretim Kurumu Yurt dışından gelen öğrencilere üniversiteye sınavsız giriş imkanı sağlayarak Türkiye’ de de üniversite okunur imajıyla Türk Üniversitelerinin dünya üniversiteleri arasında olma özelliğini taşımaya başladığını görmekteyiz.”

Türk Eğitim Sistemi Konferansına Japonya basını da ilgi göstemiştir.

İçerik Alıntıdır Şule GAYRETLİ